Düşler Ağıdı- Zanegzo (Özge Naz)

 


Kitap Adı:  DÜŞLER AĞIDI

Yazar Adı: ZANEGZO

Bölüm: 95

SPOİLER İÇERİR!


Töre kurgusuna hoş geldiniz. Yazarın yazdığı ilk kitap, benim de okuduğum ilk kitabı. Kendisi de ilk kitabı olduğu için dili hakkında daha basit olduğundan bahsediyor ama yine de bana dili çok da kötü gelmedi. Normaldi. Demek ki diğer kitaplarındaki dili çok daha güzel.

Marin Alakan, Mardin'de Alakan aşiretinin kızıdır. Babası onu yıllarca gizli kimlikle İstanbul'da yaşatır. Bir gün abisi, kan davası oldukları Milan aşiretinin kızını kaçırır ve bunun sonucunda kan dökülmesi gerekir. Marin de Mardin'e ve ailesine dönmek ister hep. Bunu fırsat bilip babası da vurulunca Mardin'e geri döner. Babasına inat abisi ve yengesi de yaşasın diye Milan aşireti ile berdel ister, böylece kendisi artık memleketine ve yıllarca ayrı kaldığı babası ve abisine kavuşabilecektir.

Karan Milan ise aşiretin en büyük oğludur ve babası tarafından Mardin ağalığına getirilmek istenir. Evlenince ağa olacaktır. Sorun şudur ki kalbinde bir "Deniz Kızı" vardır ve onun dışında kimseyle evlenmek istemez. Ne kadar arasa da yıllar önce tekneden düşüp boğulmaktan kurtardığı bulamaz. Gönlünü kaptırmıştır, bir de deniz kızı kolyesi onda kalmıştır. 

Karan yıllar sonra kendi barında Marin'le karşılaşır ama sahte adını öğrenir, başkasıyla evli olduğunu sanır ve yıkılır, çünkü bu kadın daha önce gördüğü deniz kızından başkası değildir. Sorun şudur ki kadın onu tanımaz. Adamsa onu yine bulunca kaybetmiş olur.

Karan bir gün Milan aşiretinin zoruyla Marin ile evlendirilir ama Karan değil Marin'le görüşmek, bir kere olsun karşısına bile çıkmaz, yüzüne de bakmaya yemiler eder. Herkese bağıra çağıra sevdalı olduğunu, bu evliliğin de hükümsüz olduğunu söyler ancak evlendiği kişinin yüzünü görmediğinden ve Marin'i dinlemediğinden onun âşık olduğu kadın olduğunu anlamaz. Yemeklere geç gelir, aynı odaya girdiklerinde elektrik arızası olur ve birbirlerini görmezler. En azından adam... Marin onu camdan balkondan görüp tanır, barda gördüğü adam olarak tanır ve kendisine neden deniz kızı dediğini anlamamıştır.

Bir hafta sonrasında çiftlik evinde yüz yüze geldiklerinde Karan şok olur, Marin krizlere girer ve hesap sorar. Her şey başka olabilecekken Karan bilmeden her şeyi mahvetmiştir. Marin o gün Karan'ı vurur. Karan iyileşince kendini Marin'e affettirmeye çalışır ve kadın yavaşça ona karşı yumuşar, daha sonra deniz kızının kendi olduğunu da Karan'ın kardeşinden öğrenince onunla bir şansı olmasını ister ve büyük bir düğünle birbirlerinin olurlar.

Daha sonra öğreniyoruz ki Marin'in İstanbul'da olma sebebi babası değil, dedesinin velayet alması. Yıllarca babası bu yüzden yaklaşamamış. Alakan aşiretinin de düşmanları vardır, Marin'in babası daha önce düşmanlıklarının bittiği Barzan ağa ile oyun oynar ve Berivan ile Mahir'i de buna dahil ederler. Berdel falan hepsi oyundur, herkes o ikisini evlendirmek için bu oyunu yapar.

Bu kısma kadar olan yerler tamamen töre kitabıydı. En başta evde olan Bejna ve Zilan'ın ve halaları Gülnarin'in oynadığı oyunları öğrenince şok oldum. İki kız da Karan'ı etkilemeye ve Marin'i gözden düşürmeye çalışıyordu ama Karan'ın gözü sadece karısını görüyor ona inanıyordu. Bejna'nın Zilan'a verdiği zehirli öldürücü haplar Marin'in psikolojisini bozarken bir yandan da kızı ölüme götürüyordu. Aynı zamanda Karan'ın babası Barzan Ağa'nın üçüncü karısı Gülnarin de sırf kendi oğlu ağa olsun ya da yeğeni Karan'a gelin olup hanımağa olsun diye Marin'e doğum kontrol hapı içiriyordu gizlice, Marin korunmuyor çocuk istiyordu kocasıyla. Tüm ev zehirliydi, makyaj malzemeleri, çiçekleri, baş ucu suyu... En çok üzüldüğümse Marin reçeli çok severdi, Karan da her sabah reçelli ekmek sürüp karısına o zehirli reçeli yediriyordu. Bu zehir kısmı bence sonradan kurgulanmış değil çünkü düğüne gittiklerinde de Marin'in burnu kanamıştı, bu gerçeklerin ortaya çıktığı gün de kanadı. Hepsi işlenmiş yani. Neyse ki Marin kurtuluyor, herkes de cezasını çekiyor.

Kitapta herkesin Karan ya da Marin'e yürümesini sevmedim. Herkesin gözü onlarda olamaz, rahatsız etti bu beni. 

Bir de şımarık patron ağa bozuntusu cümlesini sürekli kullanıyor, fazla çocuksu geliyor bana, hiç hoşlanmıyorum. 

Karan kitabın başında Marin'i tanımadan önce fevri sinirli öfkeli biriydi ama herkes onun harika biri olduğunu söylerdi, ben de bu mu harika diyordum ama kalan 8384747 bölümde gördük ki Karan mükemmel bir aşık, mükemmel bir koca ve baba. 

Kitapta ters köşeler vardı, rüya sahneleriyle ve şaka sahneleriyle bize en kötü sahneleri okuttu yazar. Ölümler bile okuduk yani. 

Buradan sonra Marin'in şirkete gelip gittiğini okuyoruz, orayla ilgilenirken Karan'ın düşmanı Sönmez aşireti ile karşılaşıyoruz. Onlarla uğraşırken bir yanda hastanelere düşüyoruz bir yanda mücadele ediyoruz. Bir süre böyle geçiyor. Sonra Hayrettin Sönmez bizi kaçırıyor. Bu arada ikizlere hamile kalıyoruz. Neyse bu manyak bizden intikam istiyor, Marin'i öldü gösterip Karan'a eziyet etmek istiyor. O sırada işte kitap törefen biraz mafyavari bir yere evriliyor. Onu kurtarmak için eskiden yeraltında olduğu arkadaşı, yazarın bir diğer kitabının ana karakteri Bronz, Hisar ve diğer adamları dahil oluyor. El birliğiyle uzun süreçte Marin'i kurtarıyorlar. O kısımları sevdim, Bronz'u da okuyacağım için merak uyandırdı.

Neyse sonra çocukları doğuruyoruz. O sırada arkadaşımız Elfida kanserle uğraşıyor sonra yenip Zahir'in evlenme teklifini sonunda finalden önceki bölüm kabul ediyor. Aynı bölüm sonunda Zahir ile Mert evleniyor. 50'lerden sonra sıkılmıştım, ana hikayenin bittiğini ve uzatıldığını hissettim ama yan karalterler için devam etmiştim. Onların mürüvetini sadece en sonda gördüm. Devam etmeseymişim olurmuş.

Yalnız Karan Milan... O kadar güzel seviyor ki, karısı ve çocukları onun dünyası. Onun için her şeyi yapar. Öldüm bittim. Aman bize de nasip olur inşallahlıktı. 

Bronz'un bebek ve düğün hediyesi olarak İtalya'da bir şehir satın aldığını, size layık değil ama diyerek onlara tapuyu verdiği anı unutamayacağım. Bir de estağfurullah diyor kral. O zenginliğin ne öyle bizi de gör. 

Bebekler çok tatlıydı, Deniz Mir'in kıskanç ve kavgacı oluşu, Okyanus His'in (evet adını Hisar'dan aldı çünkü Hisar onları kurtarmak için neredeyse ölüyordu) işitme engelli olup anne babasının onun üzerine titremesini okumak çok güzeldi. Sonunda işitme cihazıyla duydu ve konuştu da. En son üçüncü çocuğu yapmışlar, 7ye doğru gidecek diyorlardı. Bebek sahneleri güzeldi yani. O masumca uyumaları, bakışları... İnsanın canını çektiren sahnelerdendi. Bir de Deniz'in ilk lafının De Hayde olması sonra da Puşt demesi ahsjsndhd çok iyiydi. 


Puanlama

Konu: 

Karakterler: 

Üslup: 

Akıcılık: -

Mantık: 

Duygusal Etki: 

Tatmin Edici Son: 

Tekrar Okunabilirlik: -

Okurun Bireysel Değerlendirmesi: ☆-

7/10


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyaz Leke-1 (Mahkumiyet) / Aslı Arslan / Yorum

Beyaz Leke-2 (Özgürlük) / Aslı Arslan / Yorum

En Heyecanlı Maçlar 2 / Vakıfbank-Fenerbahçe Maçı / Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali / 2025/ Vakıfbank Şampiyonlar Ligi'nde Yine Fenerbahçe'yi Altın Sette Eledi