Flower of Evil / Yorum
Kitap Adı: Flower of Evil
Bölüm Sayısı: 16
SPOİLER İÇERİR!
Merakla başladığım dizilerden biriydi. Baş rol adamımızın babası bir seri katildir ve köyünde yaklaşık 10 kişinin ölümüne neden olmuştur. Kendisi de köy muhtarı cinayetinden sorumlu tutulur ve kaçıp kimliğini değiştirir ve yeni bir hayata başlar.
Kendisi duyguları olmayan, hislere telefonundan bakıp yüzüne yansıtan biridir ancak çocuğuna eşine değer verir. Onları seviyordu sonra da görüyoruz zaten.
Karısı bir polistir ancak kocasının bu hayatından habersizdir.
Bir gün adamın demirci atölyesine uğrayan gazeteci onun eski kimliğini tanır, eski yakın arkadaşı ve ablasının eski sevgilisidir, onu önce rehin alır bir süre sonra da salıp kendisine muhbir seçer.
Bu süreçte babasının eski dosyaları açılır ve eskiye benzer cinayetler de ortaya çıkar. Buradan bir araştırma başlar ve her ne kadar kaçmaya çalışsalar da ipuçları kadını kocasına götürür.
Bu arada adamın ablası ve gazeteci ilişkisi de güzeldi bence. Adamın pişmanlığı, onunla yeniden yakınlaşmak istemesi... Gazeteci zaten candan bir karakterdi.
Kadın inanmak istemez, ikna olsa bile delilleri yok eder. Bir yerden sonra ekipteki ip uçları bile polisleri baş rol adama götürür. Oradaki amirin her şeyi çözmeye çalışması çok iyiydi ya. Kıza kızsa da yardımcı oldu.
Adamla kadın birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyorlar, kadın acı çekiyor. Biliyor ki bambaşka biriyle evli, adı bile başka olan biriyle.
Sonra biz muhtar katilinin aslında ablasının nefsi müdafaası olduğunu görüyoruz. Kıza saldırınca o da onu öldürmek zorunda kalmış. Zaten köyün günah keçisi seçilen bu çocuklar yardım isteyememiş ve adam en son suçu üstlenip kaçmış.
Olayların araştırma safhası, birbirleriyle bağlantıları çok iyiydi. Anne ve baba dediği kişiler aslında katil babasının ortağının anne babası. O ortak yıllarca komada yatınca bunu oğluymuş gibi gösteriyorlar. Onların bile yataklık ettiği olaylar var bayağı sinir olmuştum.
Karı kocayı yemeğe çağırıp elektriği kesip mum yakma ayağına parmak izi örneğini almışlar sonra da işledikleri cinayeti ona yıkmışlardı.
Adam bunu ispatlayabilmek için kaçtı, karısının yardımını istemedi. Gazeteciyle beraber gidip babasının ortağını bulmaya çalıştı.
Yıllar önceki kurbanlarından biri aslında ölmemiş, aklını kaybetmiş ve yıllarca akıl hastanesinde yaşamış. Onu öldürmek için yanına gidiyor ama orada baş rol adamla karşılaşıyor.
Yani orada yenilse de en kötüsü karısının öldüğünü sanıyor. Kahroluyor. En son bir uçurum kenarında onu boğacakken kadın geliyor. Onu yaşadığına ikna ediyor. Çok acıklı sahneydi ya ikisi de perişan oldu. Adam ortağı boğacak sandım bir an. Bıraktı, bırakmaz olaydı. Adam kadına gidip sarılacakken başından vuruluyor.
Ölmedi ama hafızası yıllar öncesine gitti. Buradan sonrasını pek sevmedim. Kadın sevsin diye savaştı, adam adım atmadı. Can sıkıcıydı yani. Sonunda kızına sarıldı kabullendi kadına da sarıldı da ne gerek vardı? Hafıza kaybı olayı artık ekşimedi miz yeterli bence. Karakter ölseydi daha güzel bir son olurdu.
Yine de sevdiğim, olay örgüsü karışık ve hoş olan bir kitaptı. Gizem severim ve adamın katil olmadığını anladığımız sürece kadar olan kısmı etkileyiciydi. Bizi katil olduğuna ikna etmişti mesela.
Yeniden izler miyim bilmem ama güzel diziler arasında yer alıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder